Turkish Basic Course Unit 07 with Sentences

Descripción

Fichas sobre Turkish Basic Course Unit 07 with Sentences, creado por Beyhan Kurt el 21/05/2022.
Beyhan Kurt
Fichas por Beyhan Kurt, actualizado hace más de 1 año
Beyhan Kurt
Creado por Beyhan Kurt hace más de 2 años
7
4

Resumen del Recurso

Pregunta Respuesta
ağız 'Ağzından nefes al.' mouth 'Breathe through your mouth.'
alın 'Alnında bir leke var.' forehead 'There is a stain on your forehead.'
ara sıra 'Toplantılara ara sıra eşi de katılıyor.' sometimes 'Sometimes his wife also attends meetings.'
aracı 'Bütün anlaşmaları bir aracı olmadan yaptı.' mediator 'He made all agreement without having a mediator.'
ateş 'Ateşi düşene kadar yanında kalın.' fever,fire 'Stay with him until his fever drops.'
avuç 'Bir avuç toprak için çok kan döküldü.' palm,handful 'So much blood was spilled for a handful of land. '
ayak bileği 'Futbolcu maçta ayak bileğini burktu.' ankle 'The soccer player sprained his ankle in the match.'
ayak parmağı 'O kadının ayak parmağı kanıyor.' toe 'That woman's toe is bleeding.'
ayak 'Sen hiç altı ayaklı bir hayvan gördün mü?' foot 'Have you ever seen an animal with six legs?'
az 'Çok az vaktimiz var.' less,little 'We have very little time.'
bacak 'Asker savaş sırasında bacağını kaybetti.' leg 'The soldier lost his leg during the war.'
bakış 'O, benim hayata bakışımı değiştirdi.' look,view 'He changed my view on life.'
baş 'Bir protestocu polisin başına taş attı.' head 'One protestor threw a rock at the policeman's head.'
baş parmak 'Baş parmağınız hala ağrıyor mu?' thumb 'Does your thumb still hurt?'
bazı 'Otobüs durağında bazı insanlar bekliyor.' some 'At the bus stop, there are some people waiting.'
bel 'Kızın beli 60 cm.' waist 'The girl's waist is 60 cm.'
bile 'O aptal adam bile bu soruya cevap verdi.' even 'Even that stupid man answered the question.'
bilek 'Dünden beri bileğim ağrıyor.' wrist 'My wrist has been hurting since yesterday.'
birçok 'FSI'da birçok diplomat var.' a lot 'There are lot of diplomats at FSI.'
boğaz 'Yarın boğaz ameliyatı oluyorum.' throat,strait 'I'm having a throat surgery tomorrow.'
boy 'Kızın boyu kaç cm?' height 'What's the girl's height?'
boyun 'Boynunun etrafında bir ip vardı.' neck 'There was a rope around his neck.'
bu kadar 'Bu kadar alışveriş yapma!' this much 'Do not shop this much!'
bulvar 'Wilson Bulvarı'ndan sağa dönün.' boulevard 'Turn right from Wilson Boulevard.'
bütün 'Bütün parasını kumarda harcadı.' whole 'He spent his whole money in gambling.'
can 'Şair can hakkında bir şiir yazdı.' soul 'The poet wrote a poem about the soul.'
canım 'Erkek arkadaşım canımı acıttı.' my soul 'My boyfriend hurt my soul.'
çene 'Tıraş olurken çenesini kesti.' chin 'He cut his chin while he was shaving.'
daha 'Bana biraz daha kağıt getir.' more 'Bring me some more paper.'
dakika 'Sunumda 10 dakika konuşun.' minute 'Speak 10 minutes at the presentation.'
damla 'Yaprakların üstünde birkaç yağmur damlası vardı.' drop 'There was some rain drops on the leaves.'
dirsek 'Bazı hayvanların dirseği yok.' elbow 'Some animals do not have elbows.'
diş 'Dişim çok ağrıyor.' tooth 'My tooth hurts so bad.'
diye ''İlk önce bu sistemi anlamak lazım diye konuştu." by saying ''He said "First off, it is necessary to understand this system."
diz 'Çocuk düştü ve dizi kanadı.' knee 'The child fell and his knee bled.'
dudak 'Kırmızı dudaklı kız dışarı çıktı.' lip 'The girl with the red lips went outside.'
düzenli 'Onun odasını temizlemek çok kolay, çünkü düzenli.' orderly, tidy 'It's very easy to clean her/his room, because it's orderly.'
eğer 'Eğer hava güzelse, şarap getirin.' if 'If the weather is nice, bring wine.'
eğitim 'Herkesin eğitime ihtiyacı vardır.' education 'Everyone needs education.'
ehliyet 'Ehliyetsiz araba kullanma!' driver's license 'Don't drive without a driver's license!'
el 'Elinde ne var?' hand 'What is in your hand?'
emir 'Askerlere emir verildi. ' order 'Order was given to the soldiers.'
et 'Bu kasaptan et alma!' meat 'Don't buy meat from this butcher!'
faydalı 'İngilizce öğrenmek şimdi çok faydalı.' useful 'Learning Engliosh is now very useful.'
fazla 'Seni çok fazla acıtmayacak.' too much 'It will not hurt you much.'
göğüs 'Artık göğsü acımıyor. ' chest, breast 'His/Her chest doesn't hurt anymore. '
güç 'Pilot olmak güç.' hard,difficult 'Being a pilot is difficult.'
hep 'O hep en iyisini yapar.' always 'He always does the best.'
hızlı 'Arabayı fazla hızlı sürmeyin!' fast 'Don't drive the car too fast!'
hikaye 'Bu hikayeyi çok sevdim.' story 'I love this story.'
ısrar 'Arkadaşım ısrar etti, bu yüzden gittim.' insistence 'My friend insisted, that's why I went.'
iri 'Erkekler kadınlardan daha iridir.' large,coarse 'Men are larger than women.'
işaret 'O, dünyanın sonu için bir işaret.' sign 'It's a sign for the end of the world.'
kadar 'Param bitene kadar piyango oynadım.' until,up to 'I played the lottery until my money ran out.'
kalın 'Kalın kitap okumayı sevmiyorum.' thick 'I don't like reading thick books.'
karı 'Ali'nin karısı kim?' wife 'Who is Ali's wife?'
karıkoca 'Karıkoca yeni bir ev aldı.' husband and wife 'Husband and wife bought a new house.'
kaş "Bu sene kalın kaş moda." eyebrow 'He burnt his eyebrows while grilling.'
kez 'Onlara kaç kez söylemem gerek?' times 'How many times do I have to tell them?'
kilo 'Pardon, zeytinin kilosu kaç lira?' kilogram 'Excuse me, how many liras for a kilogram of olives?'
koku 'Bu parfümün kokusu daha güzel.' smell 'This parfume's smell is better.'
kol 'Kolunda dövmesi var.' arm 'S/he has a tattoo on his/her arm.'
Kraliçe 'Kraliçe Elizabeth çay partisine katılmadı.' Queen 'Queen Elizabeth did not attend the tea party.'
kulak 'Ablamın kulağı büyük.' ear 'My sister's ear is big.'
limon 'Bu limon daha sarı.' lemon 'This lemon is more yellow.'
maaş 'Maaşın ne kadar?' salary 'How much is your salary?'
mide 'Midesinde problem yok.' stomach 'There are no problems in his/her stomach.'
nane 'Hasta kadın nane çayı içti.' mint 'The sick woman drank mint tea.'
ne kadar 'Peynirin kilosu ne kadar?' how much,how many 'How much for a kilo of cheese?'
o kadar 'Kız o kadar çok konuşmuyor.' that much 'The girl does not talk that much.'
ona 'Lütfen ona bir şans daha verin.' to him 'Please give (to) him one more chance. '
ondan 'Ondan hiç haber almadım.' from him 'I did not get any news from him.'
öksürük 'Geceleyin çok öksürdü.' cough 'S/he coughed a lot at night. '
öyle 'Öyle mi yaptın?' like that 'Did you do it like that?'
parmak 'Çünkü, onun parmağı kırık.' finger 'Because her finger is broken.'
pazar 'Pazar yolun karşısında.' bazaar 'The bazaar is across the street.'
rejim 'Zayıflayana kadar rejim yaptım.' diet 'I dieted until I lost weight.'
saç 'Saçını kestirdi.' hair 'S/he had his/her hair cut.'
sert 'Torununa çok sert davranma!' strong,hard 'Do not be so hard on your grandson/daughter!'
sırt 'Doktor hastanın sırtını dinledi.' back 'The doctor listened to the patient's back.'
şık 'O her zaman herkesten daha şık.' elegant,chic 'She/he is always more elegant than everybody.'
şurup 'Bu şurubu çocuklara vermeyin.' syrup 'Do not give this syrup to the kids.'
taze 'Bu markette daha taze meyve var.' fresh 'There are more fresh fruits in this store.'
uygun 'Dinini eleştirmek hiç uygun değil.' appropriate 'It is not appropriate to criticize his/her religion.'
yavaş 'Hırsız çok yavaştı.' slow,quite 'The robber was very slow.'
yıldız 'Gökyüzünde çok yıldız var.' star 'There are many stars in the sky.'
zevkli 'Futbol oynamak çok zevkli.' delightful 'Playing soccer is delightful.'
ağlamak 'Bebek bütün gece ağladı.' to cry 'The baby cried all night.'
ağrımak 'Eşimin bütün gece başı ağrıdı.' to ache 'My spouse's head ached all night.'
almak 'Ekmeği sağdaki marketten al.' to get,to buy 'Buy the bread from the market on the right.'
alırdım 'Bayramda çocuklara hediye alırdım.' I would get it 'I used to buy gifts for kids during Eid.'
anlatmak 'Dün neler yaptığımı anlatmak istiyorum.' to tell,to explain 'I want to tell what I did yesterday.'
atmak 'Çöpleri yere atmayın.' to throw 'Don't throw the trash on the ground.'
bırakmak 'Bugünün işini yarına bırakma!' to leave,to let go 'Do not leave today's work for tomorrow.'
dekore etmek 'Evimi dekore etmek istiyorum.' to decorate 'I want to decorate my house.'
denemek 'Bu işe girmek için her yolu denedim.' to try 'I tried everything to get this job.'
dilemek 'Noel'de Noel Baba'dan ne dileyeceksin?' to wish 'What will you wish from Santa Claus this Christmas?'
dinlemek 'Ailenizi dinleyin!' to listen 'Listen to your parents!'
dinleyelim 'Lütfen dersi dinleyelim.' let's listen 'Let's please listen to the lesson.'
dokunmak 'Bu kediye dokunabir miyim?' to touch 'Can I touch this cat?'
durmak 'Kırmızı ışıkta dur!' to stop 'Stop at red light.'
duymak 'Ne duymak istiyorsunuz?' to hear,to feel 'What do you want to hear?'
düşmek 'Can düşünce hiç ağlamıyor.' to fall 'Can never cries when he falls.'
eskimek 'Kıyafetlerim artık çok eskidi.' to get older 'My clothes got older now.'
geçmek 'Karşıdan karşıya dikkatli geçin.' to pass 'Cross the road carefully.'
girmek 'Bu kapıdan girmek yasak.' to enter 'It is forbidden to enter from this door.'
gülümsemek 'Gülümseyince çok güzel oluyorsun.' to smile 'You become very pretty when you smile.'
heyecanlanmak 'Kızı mezun olunca annesi çok heyecanlandı.' to get excited 'Her mother got excited when her daughter graduated.'
ısınmak 'Bu kışın nasıl ısınacağız?' to get warmer 'This winter how will we get warm?'
istemek 'Onunla evlenmek istemiyor.' to ask for,to want 'S/he doesn't want to get married to him/her.'
kapamak 'Yatmadan önce ışıkları kapayın!' to close,to switch off 'Turn off the lights before you sleep.'
kaybetmek 'Galiba yolumuzu kaybettik.' to lose 'I think we lost our road.'
kızmak 'Dişçiye neden kızdın?' to get mad 'Why did you get angry at the dentist?'
kiralamak 'Bu mahalleden ev kiralamayın!' to rent 'Don't rent a house from this neighborhood?'
koklamak 'Güller çok güzel kokuyor,koklayın!' to smell 'The roses smell very nice, smell them!'
koymak 'Kitaplarını alınca odana koy!' to put 'When you buy/get the books, put them in your room.'
kullanmak 'Bu telefonu kullanmayın.' to use 'Don't use this phone.'
maaş almak 'Babam her zaman maaşını alınca bize şeker alır.' to recive a pay check 'My father always buys us candy when he receives his pay check.'
merak etmek 'Beni hiç merak etme!' to worry 'Don't worry about me!'
mesaj bırakmak 'Sinyal sesinden sonra lütfen mesaj bırakın.' to leave a message 'Please leave a message after the signal.'
öksürmek 'Biraz öksürüyorum.' to cough 'I'm coughing a little.'
sapmak 'Atatürk Bulvarı'ndan hemen sola sapın.' to turn 'Make a left immediately at Atatürk Blvd.'
saptamak 'Öğretmen konuyu saptadı.' to determine 'The teacher determined the topic.'
soğumak 'Dün akşam hava soğudu.' to get cold 'Last night the weather got cold.'
tartışmak 'Sizinle bu konuyu tartışmak istemiyorum.' to dispute 'I don't want to discuss this topic with you.'
tekrar etmek 'Tekrar eder misiniz,lütfen?' to repeat 'Would you repeat please?'
vurmak 'Kadınlara vurmayın!' to slap 'Don't hit women!'
diye ''Amerika fırsatlar ülkesi diye anlattı." by saying ''He said 'America is the country of opportunities.'
herhalde ''Herhalde beni görmek istemiyor." perhaps ''Perhaps he doesn't want to see me."
ne güzel ''Sizi görmek ne güzel!" how nice ''How nice to see you!"
o sıralarda ''O sıralarda ben hala Ankara'daydım." in those days ''In those days, I was still in Ankara."
Mostrar resumen completo Ocultar resumen completo

Similar

Turkish Basic Course Unit 01
Beyhan Kurt
Turkish Basic Course Unit 07
Beyhan Kurt
Turkish Basic Course Unit 08
Beyhan Kurt
Turkish Basic Course Unit 04
Beyhan Kurt
Turkish Basic Course Unit 09 with Sentences
Beyhan Kurt
Turkish Basic Course Unit 03
Beyhan Kurt
Turkish Basic Course Unit 05
Beyhan Kurt
Turkish Basic Course Unit 09
Beyhan Kurt
Turkish Basic Course Unit 10
Beyhan Kurt
Turkish Basic Course Unit 08 with Sentences
Beyhan Kurt
Turkish Basic Course Unit 10 with Sentences
Beyhan Kurt